the illüzyonist

illüzyonistler , dinleyicileri avuçlarının içine alan fiyakalı adamlardır; gösteri alanının efendileridir onlar.
itiraf etmeliyim ki eskiden onlara büyük hayranlık duyardım. yaptıklarına inanırdım ; el hareketlerini , kullandıkları aksesuarları , dekoru hiç sorgulamazdım. onların bizim yapamayacaklarımızı yapan , bize de bir gün aynı şeyi yapabilmek için umut veren insanlar olduklarını düşünürdüm. sahneden indiklerinde bir serseriye dönüşseler dahi bu umrumda olmazdı...

büyüdüğümde onların ulaşılamaz adamlar olmadıklarını anladım. hatta ben bile birkaç numara yapabiliyorken onları eskisi gibi üstün görmem imkansızlaşmıştı. hayatımın bu döneminde üzerinde çalıştığım en büyük numara kızları etkileme numarasıydı. bunun sihir ile alakası olmadığını birkaç tecrübeden sonra idrak edebilmiştim ki bu hiç de hoş bir öğrenme şekli değildi.
suyun içinde zincirlenmiş bir şekilde kilitleri açabilmek, aynı anda iki yerde birden olmak bile bundan daha basitti.

illüzyonistlerin sevdiği aksesuarlar vardır ve onları birden çok oyunda kulllanırlar. benim de mavi bir bilyem vardı. gerçekten bana ait olan bir şeyle gerçek olmayan bir durum yaratmaktı tüm yaptığım. bilyeyi bana veren kişi daha fazla bilye kazanmamı istemişti sadece lakin onu oyunlarıma alet ettiğimi bilseydi yine de beni takdir ederdi diye düşünüyorum şimdi.

okulda sıradan bir gün...bir köşede oturup elimdeki bilyeyi havaya atıyor ve tutuyorum...
bilyeyi yakalamak için yukarı baktığımda karşımda dikilmiş güzelliğin gölgesinde kayboluyorum. bana "tek boş yer burası , burada olmam gerekiyor. oturabilir miyim?" diyor...
masmavi gözleri, kızıl saçları, eşsiz bir yüzü vardı...yani "elbette oturabilirsin" dedim.

bilyeyi avucumun içine aldım , gülümseyerek ona doğru döndüm ve: "sihirden hoşlanır mısın?" dedim. "beni ikiye mi böleceksin?" dedi. bu beklediğimden daha güzel bir cevaptı. "iki kişiden bir kişi yapmayı tercih ederim" dedim içimden.
ellerini uzatmasını rica edip, ona yapacağım numara için bunun şart olduğunu söyledim. "eğer karşıdan şu an kendimi izliyor olsaydım, bu karenin ancak bir göz yanılması olabileceğini söylerdim" dedim. komik biri olduğumu söyleyip okulda insanlar ve hayatın kendisi hakkında bir şeyler anlattı kısa bir süre içinde. bitirdiğinde bilyeyi avucunun içine bırakıp gözlerimi kapadım. gözlerim kapalıyken bilyenin hikayesini anlattım, hiç konuşmadan dinledi. bittiğinde
" gerçekten mi?" dedi. "bu soruya cevap veremem , meslek sırrı" dedim.

bilyeyi aldı..."hangi elinde olduğunu biraz sonra doğru bir şekilde söyleyeceğim" dedim. sihre inandığını söyledi. gözlerimi açmadan önce bilyenin olduğunu düşündüğüm ele dokundum ve elini açtım. ilk gördüğüm anki kadar parlak bir mavilikle karşılaştım. "yüzde elli şansım olduğunu söyleme sakın, şanstan fazlası olmasaydı bunu yapmazdım" dedim. güldü...bir süre onu izledim sonra da masadan kalkıp gerçek hayata döndüm. "nasıl yaptın bunu?" dedi, "bu bilye benim parçam, benim için çabalıyor sanırım" diye cevap verdim. elimi başıma götürüp veda ettim. "yeni numaranı ne zaman göreceğim ?" diye sordu. o anda "senin numaranı almadan yapmam" diyecek oldum, vazgeçtim.

bugün bile aklıma geldikçe neden mutlu olma şansını reddettiğimi düşünürüm. her seferinde de "hayatta bunun gibi bir sürü ıska var, bu sadece bir gösteri " cevabını veririm kendime ve bütün düşünceler dağılır , hayat devam eder.

ha yeni numaram...orada telefonu çaldı ve sanırım beklediği kişi aradı. bunu masayı tarif etmeye çalışmasından anlamıştım. yani ben zaten o masada hiç olmamıştım belki de . o masanın zaten sahibi vardı, bu sadece... belki de sadece arkadaşlarından birini bekliyordu, bilmiyorum; hiç de öğrenemedim.

o günden sonra onu birkaç defa daha gördüm ama göz göze gelmedim, yanına gidip konuşmadım. gördüğüm en güzel kızdı ama ben bir daha onu görmek istemedim. sanki başka bir hayattaydık şimdi ve o gün hiç yaşanmamış gibi davranabilirdik.

geçmişten bir karede hapsolmuş gibi sanki her şey. yanına gidip mavi bilyeyi avucunun içine bıraksam ve ikinci numaramı yapsam...dediğim gibi üzerinde çalıştığım en büyük numara kızları etkileme numarası...hazır olduğumda belki o numara için aynı masaya oturup gelmesini beklerim en büyük gösterimin vaktinin...

illüzyonistler sandığınız adamlar değiller çocuklar, onlar göz bağcıları . keşke gerçekten o fiyakalı adamlar olsalardı, olabilselerdi...

0 İtiraz: